Kültürel Entegrasyon

 




Merhabalar, bu yazımda günümüz konjonktüründen ötürü daha sık karşımıza çıkan kültürel entegrasyon kavramını konuşacağız. Öncelikle kültür ve entegrasyon kavramlarının tanımlarını yapacağız, hangi senaryolarda kültürel entegrasyon kavramının bahsinin geçtiğini tartışacağız sonra kültürel entegrasyonun faydalarından ve kültürel entegrasyonu sağlamak için yapılabilecek çalışmalardan bahsedeceğiz.

            Kültür kelimesini etimolojik olarak ele alırsak Latin kökenli bir sözcüktür ve “kült (cult)” kelimesi toprağı ekip biçmek, bir eylemi gerçekleştirmek için yol yordam anlamına gelir. Kültür kelimesi Cult+tura son ekiyle birleşerek “Cultura” yani “Kültür” e dönüşmüştür. Tanımı gereği tarımla özdeşleşmiştir ama aslında iş yapış biçimi olarak değerlendirilebilir çünkü telaffuzunu da aldığımız dil olan Fransızca’ da “Culte” ibadet usulü, dini töreler, İngilizce’ de de “Cult” tarikat anlamına gelir yani ortak bir töreler bütününü benimseyen insanların buluştuğu yerleri anlatır. O zaman kültür tanımımızı şu şekilde yapabiliriz: “Uygunluğu, geçmiş tecrübeler ve toplum hafızası baz alınarak doğruluğu kanıtlanmış şekilde yaşama (eylemlerde bulunma) ve bu yaşam tarzını sürdürebilmek için gerekenler bütünü, edep.”

            Entegrasyon, Fransızcadan dilimize geçen (telaffuzundan anlayabiliriz) ve yine Latin kökenli olan bir sözcüktür. Entegre etmek yani uyumla birleştirmek anlamına gelir.

            Kültürel entegrasyon ise tanımı gereği farklı insan topluluklarının aynı doğrularda uzlaşamadığı ve bu toplulukların bir arada yaşama zorunluluğunun bulunduğu durumlarda yardımımıza koşar. Temelinde farklı kültürlere, farklı doğrulara saygı yatar ve aslında böyle ağdalı kavramlar olmasa bile içten içe hepimizin bildiği bir olgudur. İki farklı insan yan yana geldiğinde çatışır. Ya biri ötekini yok eder ya da saygı varsa beraber yaşarlar. Saygı dışında bir şey daha bu olgunun sağlıklı biçimde sonuçlanmasını sağlayabilir o da fayda, çıkardır. Yani biz kültürel entegrasyondan bahsetmek istiyorsak öncelikle toplumlar arasında saygıyı yüceltmeli sonra da ideal bir senaryoda faydalı, en kötü ihtimalle etkisiz bir hale sokmalıyız çünkü iki toplum arasında çıkar çatışması veya doğrudan birbirinin can ve mal varlığını tehdit eden durumlar varsa bu zaten çatışma, kargaşa ve kaosun temelidir. Bu senaryo gruplardan biri ötekini yok edene veya tabiri caizse sindirene kadar (benzeşim, asimilasyon kavramlarından bahsediyorum) sona ermez. Bunun zararı da bir doğrular, gelenekler bütününü ortadan kaldırmasıdır.

            Hazır zararlardan bahsetmişken şimdi de aksi senaryonun faydalarından bahsetmenin vakti olduğunu düşünüyorum. İnsanlar kültürlerini oluşturan doğrular bütününü iki gün içinde gökten indirerek oluşturmazlar. Bu doğrular yıllar boyunca test edilmiş ya da edilmekte olan olgulardır ve bir toplum bu inançlarını geliştirerek, zarif vaziyete getirerek ilerler. Farklı kültürler benzer sorunlara bambaşka çözüm önerileri getirir. Bu farklı bakış açıları bizi kendi kültürümüzün dayatması doğrulardan kurtarır ve objektif doğruya yaklaştırır çünkü eğer iki farklı çözüm yolu varsa biri ötekinden iyi olmak durumundadır. Bu doğrulardan iyi olanı seçip onu uygulamak toplumun ilerleyişini hatırı sayılır ölçüde hızlandırabilir. Ama bir kültür diğerinden üstündür de diyemeyiz çünkü cevaplanması gereken sayılamaz soru var ve bu soruların çoğuna beriki daha iyi (artık “iyi” yi nasıl tanımlarsanız) cevaplar buldu diye ötekinin soruna getirebileceği çözüm kesinlikle daha kötüdür denemez.

            Şimdi ise biraz kültürel entegrasyonu sağlama çabalarımızı nasıl sonuç verebilecek teşebbüslere dönüştürebileceğimizi konuşalım. Bunlardan birincisi ve en önemlisi eğitimdir. Eğitimle yapmamız gereken iki toplum arasında sanal bir köprü oluşturup iki toplumun da birbirinin hassasiyetlerini, sosyal normlarını (toplumsal değerlerini), doğrularını yani kültürlerini tanımaları sağlamaktır. Toplumlar birbirini tanıdıkça toplumlararası saygının da gelişeceğini temenni edebiliriz çünkü artık yabancı ve öteki kavramı zayıflamaya başlar. İki gün önceki “öteki” nin bugünkü “tanıdık” a dönmesinin ön koşulu tabi ki tanışmaktır. Ama bu yeterli sebep değildir ve sadece tanıştıkları için iki insanın da birbirine saygı duymasını hatta sevgi duymasını bile beklemeniz birinin oturup yemek beklemesine benzer. Bir gün yemek gelebilir ama kendi gidip almadığı sürece bu sadece gereksiz bir kumardır ve bu kumarı hayatını riske atarak oynamıştır. İşte bu noktada yukarıda da bahsettiğimiz fayda kavramı dahil oluyor. Toplumlar arası sevgi ve saygıyı geliştirecek olan da budur. Çıkar çatışmalarının önlenmesi, karşılıklı çıkar oluşturabilecek durumların ön plana çıkartılması bir arada yaşam için kritik öneme sahiptir. Eğer toplumların bugünkü fertlerinin birbirlerine iyilik yapmalarını sağlayabilirsek ve böylece kültürel entegrasyonu da oluşturabilirsek belki de o toplumun dününü, bugününü ve yarınını kurtarmış oluruz.


Deniz Efe AKİZ

Yorumlayan Z'ler Düşünce ve Gençlik Platformu Yazarı


Bizi İntagram,Twitter ve Linkedin üzerinden takip edebilirsiniz....

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kültürel Çeşitlilik, Eşitsizlikler ve Göç